TASAVVUF







TASAVVUF NEDİR ? DİNDE VARMIDIR ?


Tasavvuf, İslâmı derûnî bir şekilde yaşamaktır. Ruhî ve vicdanî bir duyuşun mahsulüdür. Şekilden mânâya geçmek, kabuktan öze ulaşmaktır. Kâlin hâl olmasıdır.Tasavvuf; kemale ermek için ruhu, ibadet, zikir ve fikir gibi şeylerle terbiye ettirip nefsi kalb hastalıklarından tezkiye etme yolunu gösteren ilimdir. Konusu, zikir, fikir, ahlak, riya, muhabbet, buğz, tevazu ve kibir, hırs, mürakabe, mücahede ve tevekkül gibi şeylerdir. Yukarda yapılan açıklamadan anlaşıldığına göre şeriat dört dallı bir ağaç gibidir.


İnsanın aklı, kâinatın binler hazinelerini açan pırlanta gibi bir anahtardır. Nuranî bir cevherdir. Akl-ı selîm mertebesine ulaştığında, Rabbanî bir mürşittir. Hakikat güneşine açılan bir penceredir.Kalb dahi, insanın manevî hayatının merkezidir. Binler âlemin manevî bir haritasıdır. Kâinatın hadsiz hakikatlerinin mazharı, medarı, çekirdeğidir.Cenab-ı Hakk'a parlak bir aynadır. Gayb âlemlerine karşı bir penceredir. Rabbanî bir latifedir.İşte, aklın işletilmesiyle pek çok ilimler ve fenler otaya çıktığı gibi, kalbin işletilmesiyle de tasavvuf ilmi ortaya çıkmıştır.İslâm tasavvufunun menşeini inceleyen bazı zâtlar, İslâm öncesi tasavvufî akımlarda da benzeri esasları gördüklerinden, onu ya Hint’te, ya İran’da, veya daha başka yerlerde aramışlardır. Halbuki, İslâm tasavvufunu doğrudan doğruya Kur’ân'da ve Resulullah’ın (asm.) hayatında aramak lâzım gelir.Çünkü tasavvufta yer alan “zikir, fikir, nefis terbiyesi” gibi esaslar, Kur’ân'da çokça bahsedilen konulardır. “Yaşayan Kur’ân” durumunda olan Resulullah ise, tasavvufî hayatın en zirve tatbikini göstermiştir.



Tasavvuf Terimleri

Abdal: Gezgin derviş. 
Aşk: İlahi aşk, kulun Allah’a olan sevgisi. 
Aşık: Allah aşkıyla yanan, seven. 
Ayan-ı Sabite: Allah’ın yansıması. 
Çile: Nefsi köreltmek için yapılan terbiye, çekilen çile. 
Dergâh: Kapı, eşik, kapı yeri, makam, tekke. 
Derviş: Bir tarikata girmiş, onun kurallarına uygun yaşayan kimse. 
Fenafillah: Allah’ta yok olmak, ölmeden önce ölmek, tasavvuftaki son aşama. 
Halife: Tarikat kurucusunun ya da şeyhin kendisine vekil tayin ettiği, yetki verdiği kişi. 
İnsan-ı Kamil: Fenafillah’a ulaşmış kişi, olgun insan, kamil insan. 
Kâbe: Vuslat makamı, aşığın gönlü. 
Kadeh (Far: Câm): Allah aşkıyla yanan kişinin kalbi. 
Mâşuk: Sevgili. Tasavvufa göre hakiki sevgili Allah’tır. 
Mâsivâ: Allah dışındaki diğer varlıklar. 
Meyhane: Allah aşkının sunulduğu yer, tekke. 
Meclis: Allah’ı anmak için yapılan toplantılar 
Mutasavvıf: Tasavvuf ehli olan, herhangi bir tasavvuf yolunda mertebe katetmiş kişidir. 
Mürşid: Doğru yolu gösteren, ilahi aşkı anlatan, tarikat şeyhi. 
Mürid: Tarikat şeyhine bağlanarak ondan tasavvufun yollarını öğrenen, ilerleyen kimse. 
Nefis: Can, benlik. Tasavvufa göre kulun kötü huyları ve çirkin vasıfları, dünyevi istek ve arzuları. 
Pîr: Farsça, ihtiyar, yaşlı kimse. Tasavvuf önderlerine ve tarikat kurucularına da pîr denir. 
Post: Şeyhlik makamı. 
Sarhoş: Allah aşkıyla kendinden geçen, derviş. 
Sâki: Mürşid, Allah aşkını sunan, yol gösteren. 
Şarap: Anlamların özü, ilahi aşk. 
Şem (mum): İlahi nur. 
Şeyh: Tarikat kurucusu, tarikatta en yüksek mertebeye ermiş kişi veya tarikat kollarından birinin başında bulunan kimse, postnişin 






Tasavvuf, Allahü teâlânın ahlâkı ile ahlâklanmaktır. (Cüneyd-i Bağdâdî)

Tasavvuf, güzel ahlâktır. (İ. Kettânî)

Tasavvuf, kalbi temizlemektir. (Ebû Ali Rodbârî)

Tasavvuf, edebe riâyettir. ( Ebû Muhammed Cevîrî)

Tasavvuf, i'tirâzı bırakıp, emredilene peki demektir. (Ebû Sehl Sa'lûkî)

Tasavvuf, nefsin kötü isteklerini terk etmektir. (Ebû Hüseyn Nûrî)

Tasavvuf, faydasız işleri terk etmektir. (Ebû Saîd İbni Arabî)

Tasavvuf, vakti değerlendirmek ve vaktin kıymetini bilmektir. (İbni Osman Mekkî)




Bir kimse doğru îmâna kavuşur, dinin emîrlerini seve seve yerine getirirse enbiyâya, evliyâya ve melâikeye benzer ve onlara yaklaşır. Aynı cinsten olan şeyler, birbirini çektiği gibi onlar tarafından yanlarına çekilir. Çok büyük bir mıknatısın bir iğneyi çekmesi gibi onu yüksekliklere çekip Cennete kavuşmasına sebep olurlar.Ma'nen yükselmek dünya ve âhıret saâdetine kavuşmak bir uçağın uçmasına benzetilirse, îmân ile ibâdet, bunun gövdesi ve motorları gibidir. Tasavvuf yolunda ilerlemek de, bunun enerji maddesi, ya'nî benzinidir. Tasavvufun iki gâyesi vardır: Birincisi, îmânın yerleşmesi ve şüphe getiren tesirlerle sarsılmaması içindir. Âkıl ile, delil ve ispat ile kuvvetlendirilen îmân böyle sağlam olmaz. Allahü teâlâ buyurdu ki:Zikir, her işte, her harekette Allahü teâlâyı hatırlamak, O'nun rızasına uygun iş yapmak demektir.İkinci gâyesi, ibâdetlerde kolaylık, lezzet hâsıl olması için, nefisten doğan sıkıntıların giderilmesidir. İbâdetleri kolaylıkla, seve seve yapmak ve günâh olan işlerden de nefret edip uzaklaşmak, ancak tasavvuf ilmini öğrenip, bu yolda ilerlemek ile mümkündür.


İmâm-ı Mâlik hazretleri buyurdu ki: (Fıkhı öğrenmeden tasavvuf ile uğraşan dinden çıkar, zındık olur. Fıkhı öğrenip tasavvuftan haberi olmayan bid'at sahibi, sapık olur. Her ikisini edinen hakikate kavuşur.) [Merec-ül bahreyn]
Share on Google Plus

YAZAR : Suleyman

(Şeriat der ki: Seninki senin, benimki benim. Tarikat der ki: Seninki senin, benimki de senin. Marifet der ki: Ne benimki var ne seninki. Hakikat der ki: Ne sen varsın, ne ben.) -Şems-i Tebrizi Hz

0 yorum:

Yorum Gönder

Facebook Sayfamızı Beğen